İsmet İnönü'nün babası memurdu, zabıt katibiydi.
Celal Bayar'ın babası müftüydü.
Cevdet Sunay'ın babası imamdı.
Fahri Korutürk'ün babası hakimdi.
Ahmet Necdet Sezer'in babası öğretmendi.
Menderes'in babası avukattı.
Demirel'in babası çiftçiydi.
Ecevit'in babası hekimdi.
Erbakan'ın babası hakimdi.
Özal'ın babası Ziraat Bankası'nda memurdu.
Akbulut'un babası Ptt memuruydu.
Binali Yıldırım'ın babası çiftçiydi.
Ahmet Davutoğlu'nun babası kunduracıydı.
Abdullah Gül'ün babası tornacıydı.
Asrın liderimizin babası, taka kaptanıydı.
19 Mayıs, budur.
Kul yerine, özgür birey olduğumuz gündür.
Sadece milli mücadelemizin değil, fırsat eşitliğimizin de miladıdır.
Demokrasi tarihimiz istisnasız olarak gösterir ki, 19 Mayıs'ın sağladığı fırsat eşitliğinden faydalanıp, milletvekili,
bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olanların tamamı, sıradan vatandaşların çocuklarıdır.
19 Mayıs olmasaydı…
İstanbul hâlâ İngiliz şehriydi.
Asrın liderimiz İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ne üye olsa bile, anca avam kamarasına girebilirdi.
Rize Kontu, Siirt Dükü, Kasımpaşa Markizi olmadığı için, maalesef lordlar kamarasına almazlardı.
Dolmabahçe Sarayı'nı, Yıldız Sarayı'nı, Huber Köşkü'nü, Vahdettin Köşkü'nü makam ofisi olarak kullanamazdı,
çünkü Vahdettin'in sülalesi zaten orada oturuyor olurdu.
Sevr geçerli olacağı için… Gaziantepli adalet bakanımız Fransız vatandaşı, Konyalı sağlık bakanımız İtalyan
vatandaşı, İstanbullu maliye bakanımız İngiliz vatandaşı, İzmirli tarım bakanımız Yunan vatandaşı olacaktı, içişleri
bakanımız aslen Pontuslu olacaktı.
Erzincan doğumlu Binali Yıldırım mecburen Ermenistan vatandaşı olacaktı, İzmir milletvekili filan olmasını boşver,
İzmir'e gitmek için Yunan konsolosluğundan vize almak zorundaydı.
İstanbul'a belediye başkan adayı olamayacağı gibi, o aldığı Yunan vizesiyle İstanbul'a turist olarak bile gidemezdi,
çünkü İstanbul Schengen bölgesine dahil olmayacaktı, illa İstanbul'u görmek istiyorsa, gidip bir de İngiltere vizesi
almak zorundaydı.
Bülent Arınç'ın nüfus kağıdına zorla Bülentis Arınçopulos yazabilirlerdi, çünkü hem doğduğu şehir Bursa, hem
büyüdüğü şehir Manisa, asimilasyon meraklısı Yunanistan'a ait olacaktı.
Mardin'e kayyum vali atayamazdık, çünkü orada zaten Fransız müstemleke valisi görevde olacaktı.
Gazi, kahraman, şanlı olamayacaktı, olsa olsa Lö Antep, Dö Maraş, Dö la Urfa olacaktı.
Ahmet Davutoğlu Osmanlı'yı yeniden kuramadı ama, belki Roma İmparatorluğu'nu yeniden kurabilirdi, çünkü
İtalyan şehri Konya'da dünyaya gelecekti. Üç saatte Şam'ı alıp, cuma namazı kılmaya Emevi Camisi'ne
gidemediler, belki Vatikan'a ayin yapmaya giderlerdi.
Ankara zaten elimizde kalamazdı ama, de ki kaldı… Ali Babacan, çıkrıkçılar yokuşunda dükkan açmadan önce
köy köy dolaşıp, çorap fanila falan satan bir babanın evladı olarak, parti marti kuramazdı, çorap fanila falan
satmak için Ankara'nın sınırları dışına her çıktığında 50 lira yurtdışı çıkış harcı ödemek zorundaydı.
Edirne'den Ardahan'a diye bir gururumuz olamayacaktı.
Aynı güzergah, Yunanistan'dan Ermenistan'a olacaktı.
Van Gölü Ekspresi'ne binersek, Ermenistan'a, Kurtalan Ekspres'e binersek, Kürdistan'a, Kars Ekspresi'ne
binersek, Yunanistan'dan Ermenistan'a, Toros Ekspresi'ne binersek, Fransa'dan İtalya'ya gitmiş olacaktık.
İstanbul-İzmir otoyolu, İngiltere'yle Yunanistan arasında gidip gelmeye yarayacaktı.
19 Mayıs'ın kıymetini bilmek gerekir.
Mübarek ramazan günü, yatıp kalkıp dua etmek gerekir.