CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, "Mardin’de elektrik dağıtım şirketi (DEDAŞ), tarımsal sulamada kullanılan elektrik faturalarını ödeyemeyen abonelerin elektriğini kesmeye başladı" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, CHP Genel Merkezi’nde yaptığı basın toplantısında tarımda yaşanılan sorunları anlattı.

Genel Başkan Yardımcısı Sarıbal’ın açıklamaları şöyle:

'MARDİN’DE DRAM YAŞANIYOR'
Mardin’de elektrik dağıtım şirketi (DEDAŞ), tarımsal sulamada kullanılan elektrik faturalarını ödeyemeyen abonelerin elektriğini kesmeye başladı. Bölgeden gelen şikâyetler üzerine Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdere ile birlikte 4 – 5 Haziran 2020 tarihlerinde Mardin’e giderek, incelemelerde bulunduk.

İki günlük ziyaret sırasında ziyaret sırasında, elektrik kesintileri nedeniyle sulanamayan ekili tarım arazilerinin büyük bir verim kaybı yaşadığına şahitlik ettik. Ayrıca acilen sulanması gereken pamuk ve ikinci ürün olarak ekilmesi beklenen mısır için de ciddi bir risk oluşmuş durumda.

Sadece çiftçilerin değil bazı köylerin de elektriği kesilmiş.

Su dağıtım sistemi elektrik şebekesine bağlı olan çok sayıda köy sadece elektriksiz kalmamış aynı zamanda susuz da kalmış.

İnsanlık Dramı

Mardin Derik ve Kızıltepe ziyaretlerimizde elektrik kesintilerinin büyük bir mağduriyete neden olduğunu gözlemledik. Dağıtım şirketi 14 Mayıs Çiftçiler Gününde, Ramazan ayında ve koronovirüs ile mücadele ettiğimiz bir süreçte, sadece 2 ilçeye bağlı 63 köyde elektrik kesilmiş durumda. Köyler bir aya yakın bir süredir susuz. Tankerlerle köylere su taşımaya çalışıyorlar.

Elektrik kesintileri nedeniyle buğdayın son sulaması yapılmadığından belli bir verim kaybı yaşandığı anlaşılıyor.

Şu anda ekili olan binlerce dönüm pamuk ise eğer sulanmaya başlanmaz ise ürünün tamamen kaybolma riski var.

Elektrik kesintilerinden olumsuz etkilenen bir diğer ürün ise mısır. Mardin’de buğdaydan sonra ikinci ürün olarak mısır ekiliyor. Ancak su olmadığı için bu yıl mısır ekilemeyecek.

Bu ekili alanlar ürünler sadece çiftçinin değil, bu ülkenin ‘milli serveti’dir. Bu milli servetin yok olmasına göz yumulması kabul edilemez.

Ama belki de en önemlisi elektrik kesintileri insani bir drama da neden olmuş görünüyor. Elektrik olmadığı için suları da kesilmiş 4 köyü ziyaret ettik. Bunlardan ikisi Derik’e bağlı Atlı ve Yukarı Menteş, diğerleri ise Kızıltepe’ye bağlı Yumurcuk ve Bozhöyük.

Ziyaret ettiğimiz Yukarı Menteş köyünde bizzat şahit olduğumuz manzara şuydu:

Çocuk, genç, yaşlı kadın, erkek yüzlerce vatandaş, 1977 yılında yapılmış bir çeşmeden evlerine su taşıyor. Ama çeşme suyu sağlıklı değil. Hem tortu var hem kokuyor. Çok sayıda vatandaş su nedeniyle rahatsızlanmış. Çünkü kullandıkları suyun yüzde 90 sağlıksız olduğu belirtiliyor. Tam bir dram yaşanıyor.

Ama Yumurcuk köyündeki manzara Yukarı Menteş’ten de beterdi. Köy sakinleri 20 yıl önce elle kazınarak açılmış, taşlarla örülmüş ilkel bir kuyudan, bulanık ve sağlıksız su ile yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı.

21. yüzyıl Türkiye’sinde yaşanan bu manzaradan insan olarak utandık. Umarım buna sebep olanlar da utanır.

İnsanlık Suçu

Koronavirüs nedeniyle bütün ülkeler gıda güvencesi için tarımsal üretimin devamı için çiftçisini desteklerken, bu yapılanları anlamak mümkün değildir. Bu mağduriyet bir an önce giderilmeli.

2020 yılı haricinde 6 bin 100 çiftçi için kesilmiş toplamda 1 milyar 300 milyon TL değerindeki faturaların şeffaf değil. Çiftçinin elektrik borçları tarafsız kurumlarca önce incelenmeli ve ödenecek seviyelere getirilmelidir. Sonra da faizsiz ertelenmeli ve yapılandırılmalıdır. Acilen çiftçiye elektriği ve suyu mutlaka verilmelidir.

Elektrikleri kesildiği için susuz kalan köylerin elektriği ise hemen verilmelidir. İnsanların susuz bırakılması insanlık suçudur.

TARSİM çözüm olamıyor

Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olmayan çiftçi tarım sigortası yaptıramıyor. Oysa ÇKS’ye kayıtlı olmayan ama çiftçilik yapan çok sayıda üretici var.

Ancak ÇKS’ye kayıtlı olan üreticiler de tarım sigortası yaptıramıyor. Yaptıranlar da özel ve kamu bankaları (Ziraat Bankası) ile Tarım Kredi Kooperatifinde kredi kullandıklarında, sigorta yapmak zorunda kaldıkları için yapıyorlar.

Üreticiler yaşanan doğal afetlere ve ürün kayıplarına rağmen sigorta yapmıyorlar. Bunun nedeni ise şu:

Sigorta primlerini düşürmek için uygulamada olan müşterek sigorta ve muafiyet uygulaması nedeniyle sigorta hasar tazminatlarının yüzde 100’nü karşılamıyor. Buna rağmen uygulanan primler ise çok yüksek. Bu olumsuz koşullar nedeniyle üretici TARSİM sigortası yapmıyor.

Bütün bunlardan dolayı tarımsal sigortalar istenen seviyenin çok altında.

TARSİM verileri bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.  

TARSİM 2019 verilerine göre, ülkemizde ekilen 197,07 milyon dekar sadece 26,1 milyon dekarı yani %13’ü sigortalanmış görünüyor.

Hayvancılık sektöründeki sigortalılık ise çok daha az. 2018 yılı TÜİK verilerine göre, 18 milyona yakın büyükbaş hayvanın %7’si yani 1 milyon 330 bini sigortalanmış. Küçükbaş hayvancılıkta ise oran % 5’i bulmuyor. 48 milyon 500 bin civarındaki küçükbaş hayvan varlığının 2 milyon 305 bini sigortalanmış görünüyor.

Çay’da Kaos Devam Ediyor

Çaydaki sorunlar devam ediyor. Koronavirüs yarattığı sorunlar, uygulanan fiyat ve alım politikası çay üretimini olumsuz etkiledi, etkilemeye devam ediyor.

Şimdi ise ‘kaçak çay’ meselesi ortaya çıktı.

İki gün önce Rize’de bir devrilen bir TIR’dan 20 bin tona yakın çay döküldü. Bu çayın İran’dan kaçak olarak getirildiğine ilişkin iddialar var.

Bununla ilgili yasal bir süreç başlamış görünüyor. Biz de takipçisi olacağız.

Hep söyledik, tekrarlamakta sakınca yok. AKP, ülkemizin sudan sonra en fazla tüketilen içeceği olan çayı ve üreticisini gözden çıkarmış görünüyor.”