Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay, AKP hükümetinin koronavirüs sürecini nasıl yönetemediğinin örneğini sergilediği 10 Nisan Cuma akşamı aldığı sokağa çıkma yasağı kararını köşesinden değerlendirdi. "Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kamuoyuna güven vermeyi amaçlayan, tok sesli açıklamalarından iki saat sonra sokağa çıkma yasağı ilan ettiniz. Sağlık Bakanı sadece rakamları açıklamaktan mı sorumlu? Yoksa sokağa çıkma yasağını açıklama şeklinin içinde Koca’yı da erozyona uğratma isteği de mi var?" diyen Mustafa Balbay'ın köşe yazısı şöyle:
"Maskeden başlayalım...
"Takıp takmama tartışması bir yana, önce yeterince maske üretildiğini, isteyene satacağınızı söylediniz. Toplumdan, “maskeden de mi para kazanmak istiyorsunuz” tepkisi gelince, “hayır, satmayacağız, dağıtacağız” dediniz.
Kendiniz dışında kimsenin öne çıkmasını istemediğiniz için, dağıtımı PTT’nin yapacağını açıkladınız. Bunun olanaksızlığını görünce “e-devlet”i adres gösterdiniz.
Eczanelerin devreye girmesine, “yasssak, satamazlar” dediniz. Toplumdan, “bir maske de mi dağıtamıyorsunuz” sesleri yükselince, ilk önlemler toplantısına çağırmadığınız Türk Eczacıları Birliği ile işbirliği yapıldığını, maskelerin eczanelerden dağıtılacağını açıkladınız.
Bir saatin bile önemli olduğu bu salgın günlerinde gerçeği ilan ettiğiniz günün üzerinden bir ay geçti, insanların maskelere nasıl ulaşacağı, ne kadar alabileceği belli değil...
Daha ilk günden önerilen planlı sokağa çıkma yasağını, birinci ayın sonunda önceki akşam ani bir kararlı ilan ettiniz. Halkı panikle sokağa çıkma yarışına soktunuz. Toplum böylesi anlarda refleksleriyle hareket eder. O refleks, kendini ve sorumluluğundaki kişileri hayatta tutma, aç bırakmama refleksidir.
Bunu bilerek yaptınızsa cinayet...
Bilmeyerek yaptınızsa cehalet!
Önce kendi maskenizi çıkarın, yanıt verin...
Ne yapmak istiyorsunuz?
Sokağa çıkma yasağını belediyelerle koordineli yapıp, onların gücünü devreye soksanız... Cumhurbaşkanı etrafında toplasanız... Sorumluluk yükleseniz... Onlar da, “halkı ekmeksiz bırakmayacağız” dese... Bunun eşliğinde sokağa çıkma yasağı başlasa...
Daha insani olmaz mıydı?
Yoksa niyetiniz belediye başkanlarını devreye sokmak yerine daha da etkisiz hale getirip devamında onları devreden çıkarmak mı?
Yoksa niyetiniz, buradan da intikamcı siyaset üretip, punduna getirip belediye başkanlarının yerine kendi adamlarınızı atamak mı?
Bilim Kurulu, bu süreçte akılcı bir çözümdü. Bütün dünyanın salgına karşı iki ışığı var: Akıl ve bilim…
Bu kurulun kararları kamuoyuna neden açıklanmıyor? Bilim Kurulu ile sizin planlar çelişince kendinizinkini mi uyguluyorsunuz?
Yoksa sizin katınızdaki adı Bilim Danışma Kurulu mu?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kamuoyuna güven vermeyi amaçlayan, tok sesli açıklamalarından iki saat sonra sokağa çıkma yasağı ilan ettiniz. Sağlık Bakanı sadece rakamları açıklamaktan mı sorumlu?
Saygı Öztürk: Sağlık Bakanı sokağa çıkma yasağı genelgesini gece öğrendiSaygı Öztürk: Sağlık Bakanı sokağa çıkma yasağı genelgesini gece öğrendi
Türkiye, salgının kendi yurttaşlarına da sıçradığını kabul eden 107’nci ülke oldu. Ama kısa sürede salgından etkilenen ilk 10 ülke arasına girdi! Tablo şu soruyu sorduruyor:
Bu rakamları TÜİK mi hazırlıyor YSK mi?
Yoksa sokağa çıkma yasağını açıklama şeklinin içinde Koca’yı da erozyona uğratma isteği de mi var?
Son anda aldığınız karar gazeteleri de etkiledi. Tıpkı virüs gibi gazete dağıtımının durması da iktidar yandaşı-karşıtı ayrımı yapmıyor. Sokağa çıkma yasağının olduğu illere gazete basılıp gönderildi, ama uçtaki satıcıya ulaşmadı. Bu, her şey bir yana halkın haber alma hakkına saygısızlık.
Sadece maske zikzakları bile süreci kamuoyu gücünün götürdüğünü gösteriyor.
Peki, siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Virüs her yere bulaşsın ama sakın iktidarıma bulaşmasın, diyorsanız...
Hazır salgın çıkmışken üstüne OHAL ilan edip her şeyi daha otoriterce halledelim, diyorsanız...
Hazır bizim dümen suyumuzdan çıkmayacak bilim insanları da oluştu, onlar aracılığıyla kamuoyu inşa ederiz, diyorsanız...
Dün bu satırları kaleme alırken, İstanbul’da Halk Ekmek’in halka ekmek dağıtmasının polisçe engellenmek istendiği haberi geldi. Gökhan Günaydın’la konuştuk, böyle bir girişim olmuş, vali devreye girmiş. Ne pahasına olursa olsun belediyeleri sileceğim, diyorsanız...
Yap-mayın...
Altında siz de kalırsınız...
İki arkadaş uçakta gidiyor. Büyük bir sarsıntı olunca biri çok tedirgin olmuş. Yanındaki, “niye korkuyorsun” demiş. “Ya uçak düşerse” deyince, beriki gülümsemiş:
- Düşerse düşsün, babanın malı mı?
Aynı gemide değil, aynı uçaktayız...
Ne yapmaya çalışıyorsunuz?"