Ali İsmail’in “Vurmayın, öldüm” dediğini anımsatan abisi Gürkan Korkmaz “Aynı düzen, George Floyd’u nefessiz bıraktı. İronik olan, Erdoğan’ın bunu kınaması. Tabii kınanacak ama bunu söylerken muhaliflere bunların yapılmasına da izin verilmemeli” diyor.
Emel Korkmaz, her gün Ali İsmail’in odasına giriyor, “Yavrum seni çok özledim. Bir kere rüyama gel” diyor ama o hiç gelmiyor. 7 yılda kendisini en çok adaletsizliğin yaraladığını söylüyor. Kurdukları vakfı ise “O Eskişehir’de kuşlara su verdi, Afrika’da cansuyu oldu” sözleriyle anlatıyor.
7 yıl önce Gezi Parkı protestolarında oğlunu kaybeden Emel Korkmaz: Beni en çok adaletsizlik yaraladı. Yedi yıldır o görüntüleri hâlâ izlemedim. O katiller ömür boyu da ceza yese, idam da edilseler Ali İsmail geri gelmeyecek. Benim evladım gitmiş. Başka evlatlar yitirilmesin diye bu mücadeleyi veriyorum. Gezi aslında haklı bir direnişti. İnsancıl, barışçıl bir şekilde başlamıştı. Belki de Gezi’ye destek vermeyen siyasetçiler, birbirini hiç tanımayan insanların bu kadar birbirine sahip çıkmalarını hazmedemediler. Oğlumu kaybettikten sonra oturup sadece onun için gözyaşı dökmek yetmezdi. Yarım kalan işlerinin devamını getirmek istedik. 219 çocuğumuza burs verdik. Ali İsmail, Eskişehir’de kuşlara su verdi, Afrika’da cansuyu oldu. Odası olduğu gibi duruyor. Yavrumun bütün kıyafetleri, hatta bir valiz dolusu ayakkabısı duruyor. Ayakkabıları çok severdi. Ders kitapları, diş fırçası, kullandığı ilaçlar, havlusu, her şeyi olduğu gibi… Bazı kitaplarını çocuklara vermek istiyordu, onları verdim.
Emel Korkmaz ve Gürkan Korkmaz, Cumhuriyet’ten İpek Özbey’in sorularını yanıtladı:
– 2013’e gidelim istiyorum. Ali İsmail’i yitirmeden önceki hayatınıza…
Kendi halinde bir aileydik. Çocuklarımıza güzel bir eğitim sağlamak için eşim 28 yıl boyunca yurtdışında çalıştı. İnşaat işçisiydi… Kimseye ihtiyacımız yoktu, huzurluyduk. Taa ki bu felaket başımıza gelene kadar. Hayatımız tamamen değişti. Ben ev kadınıydım. Bahçeyle uğraşırdım, inek, dana, tavuk besler, eve destek verirdim. Babaları yurtdışında olduğu için dört çocuğu ben büyüttüm, hem anne hem baba oldum. Dört çocuğun hepsini evlendirdik, bir tek Alişim kalmıştı. Alişim abisinin düğününde çok eğlenmişti.
– Ne olmak istiyordu?
İngilizcesi çok iyiydi, aslında İngilizce öğretmeni olmak istiyordu. Gezmeyi, başka kültürler görmeyi, farklı dilleri çok severdi. İki kez yurtdışına gitmişti. Türkiye’nin farklı şehirlerinde de gezerdi. İngilizce öğretmenliğine yatay geçiş yapmayı düşünüyordu üniversitede de… Biz de çocuklarımızın eksiği kalmasın diye her imkânı sağlamaya çalışırdık. Hep gurur verdiler.
– 2 Haziran günü… Sokağa çıkmadan konuşmuş muydunuz Ali’yle?
Abisiyle konuştu. Ali İsmail’in o gün evden çıkma sebebi taşınacağı ev için kontrat imzalamaktı. Küçük bir evde dört kişi kalıyorlardı, çok kalabalık oluyorlardı. Yeni bir ev tutmuşlardı, abisini aramıştı, kontratı nasıl yapalım diye soruyordu. Ben de tesadüfen abisi Gürkan’ın evindeydim, oğlumla altlı üstlü oturuyoruz. Alim’e takılmayı çok severdim. “Alim seni seviyorum” diye iki kere bağırdım ona. Böyle durdu, ben de “Ne o hoşuna gitmedi mi” dedim, böyle gülüştük. Sonra hal, hatır sorduk birbirimize, “Anne çıkmam lazım, ev sahibi bekliyor” dedi. Ali’nin duyduğum son sözleriydi onlar. (Ağlıyor) Bir daha oğlumun sesini duymadım.
HEP UMUTLA BEKLEDİM
– O kahredici gece olanları nasıl öğrendiniz?
Abisini aramış. Abisi onun için bir baba, bir arkadaştı. “Beni darp ettiler” demiş. Gürkan da Eskişehir Üniversitesi mezunu, onu yönlendirmiş. “Eve gitmeden hastaneye git” demiş. Yavrum hastaneye gidiyor, “Seninki adli vaka, karakola git ifade ver, öyle gel” diyorlar. Bütün gece abisiyle telefonla görüşüyor. Sonra muayene ediyor doktor, ağrı kesici verip yolluyor. Ben hâlâ hiçbir şeyden haberdar değilim. Babasıyla benim içimizde öyle büyük bir sıkıntı vardı ki. Şimdi o anı yaşıyor gibiyim. (Ağlıyor) Acilden çıkarken Ali İsmail doktora şunu sormuş: “Cuma günü sınavım var, o güne kadar iyileşir miyim?” Doktor “Bir şey olmaz” diyor. Ali eve gidiyor, abisini arıyor yine, “Dişim sallanıyor” diyor. Gürkan onu yine doktora yönlendiriyor, çünkü Ali İsmail küçükken açık kalp ameliyatı geçirmişti. Kan sulandırıcı kullanıyordu, kanaması olması riskliydi. Tekrar doktora gitmiş, birkaç saat sonraya randevu vermişler. Oğlum eve gelmiş, uyumuş. O uyuduktan birkaç saat sonra beyin kanaması başlıyor. Uyandığı zaman bilinç kaybı oluşuyor. Kelimeleri telaffuz edemeyecek hale gelince arkadaşları fark ediyor ve abisi Gürkan’ı arıyorlar. Oradaki arkadaşlarını arıyor Gürkan. Bilinç kaybı oluşuyor o arada, hastaneye kaldırıyorlar. Gürkan o anda bize söylüyor. (Ağlıyor) Hep beraber Eskişehir’e gittik ama maalesef Alişimin bilinci tamamen kapalıydı.
– Ve ölümle soluk soluğa yaşanan 38 acı gün…
38 gün yoğun bakımda kaldı, her gün yanına girdik. Hep onunla konuştum, her konuştuğumda gözlerini kırptı. Elini, ayağını oynattı. 25’inci günde abisi artık işe gidecekti. “Hadi Alim, gözlerini aç, abin işe gidecek” dedim. Abisini çok seviyordu. Yengesi de hamileydi. Sol elini kaldırdı, boynunun hizasına kaldırdı ve bıraktı. Sanki “Anne yapamıyorum” der gibiydi. Ama hiç gözünü açmadı. Ben hep bu umutla bekledim. Ali İsmail hayata dönecekti, çok güçlü çocuktu, inatçıydı. Maalesef olmadı. 38’inci günde Ali’yi kaybettik.
BENİ EN ÇOK ADALETSİZLİK YARALADI
– Bütün bu acılı yıllarda sizi en çok ne yaraladı?
En çok yaralayan adaletsizlik oldu. Yedi yıl geçmesine ragmen o görüntüleri hâlâ izlemedim. Bakamam zaten, darp edildi lafı dahi canımı bu kadar yakarken, edilirken görmek beni bitirir. Mahkeme heyetine çok güvenmiştik. Bütün dünya izledi her şeyi. O görüntülere rağmen katillere ödül niteliğinde ceza vermeleri beni çok yaraladı.
– Bugün siyasetçilerin ağzından Gezi lafını duyduğunuzda ne düşünüyorsunuz?
Gezi aslında haklı bir direnişti. İnsanlar, “Biz özgürce yaşamak istiyoruz” dedi. Ama maalesef çok kötü yönlere götürüldü. Aşırı şiddetli bir şekilde müdahale edildi. İnsancıl, barışçıl bir şekilde başlamıştı. Belki de Gezi’ye destek vermeyen siyasetçiler birbirini hiç tanımayan insanların bu kadar birbirine sahip çıkmalarını hazmedemediler.
ALİ İSMAİL’İ ÖLDÜRESİYE DÖVEN DÜZEN, FLOYD’U NEFESSİZ BIRAKTI
– GÜRKAN KORKMAZ (Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi)
– Minneapolis’te görgü tanıklarının çektiği video kayıtlarında ırkçı polislerin boğarak öldürdüğü George Floyd’un “Nefes alamıyorum” diye bağırdığı duyuluyor… Ali İsmail de “Vurmayın, öldüm” diye bağırmış, öyle mi?
Evet, Ali İsmail de “Vurmayın, öldüm” diye bağırmıştı. Ali İsmail’I öldüresiye döven düzen, bu defa ABD’de George Floyd’u nefessiz bırakarak öldürdü. Muhalif olanı değersiz gören, öldürme pahasına sesini kısmaya çalışan sistem, bu defa Amerika’da kendini gösterdi. Olayın ironik yanı Tayyip Erdoğan’ın bu olayı kınaması ve takipçisi olacağını beyan etmesi. Tabii kınanacak ve takip edilmesi gereken bir olay ama bunu dile getirirken kendine muhalif olanlara da yapılmasına müsaade edilmemesi gerekli.