Hatayspor Yardımcı Antrenörü Gökhan Zan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na Sitemde Bulundu.
Depremden sonra Hatay'da ilk günden beri yardımda bulunan Hatayspor yardımcı antrenörü Gökhan Zan,” Tabi ki hakkımı helal etmiyorum. Biz cehennemi yaşadık ” dedi.
Eski milli futbolcu ve Hatayspor yardımcı antrenörü Gökhan Zan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na sitemde bulunarak ”Tabi ki hakkımı helal etmiyorum. Biz cehennemi yaşadık” açıklamasını yapmıştı. Sosyal medyada bir gurubun eleştirilerine maruz kaldı.
Bir televizyon kanalına konuk olan Gökhan Zan, defnedilecek cenazeler için Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na beklenen yardımın gelmediğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı'ndan yardım geleceğinin belirtilmesinin ardından mezarlıkta saatlerce beklediklerini söyleyen Gökhan zan, kendilerine yalan söylendiği ve hiçbir yardımın gelmediğini söyledi.
Bu açıklamalarından sonra sosyal medyada hükümet destekçisi hesaplar tarafından linçe uğradı. Bundan daha öncede konuk olduğu başka bir kanalda canlı yayında cumhurbaşkanlığı 'na teşekkür ettiği videoyu paylaşan hesaplar Gökhan Zan 'nı yalan söylemekle suçladılar.
OdaTv'nin haberine göre Gökan Zan eleştirilere şöyle cevap vedi:
"İyi ki varsınız. Değerli arkadaşlar benim için önemli olan, deprem bölgesinde halkımızın sesini duyurabilmekti. Ancak belli gruplar, daha önce katıldığım bir programdaki sözlerini çarpıtarak, cımbızla çekerek ters algı yaratmak istiyorlar. İşin aslı şu şekildedir.”
“İletişim Başkanlığı yardımcılarından Çağatay Bey beni aradı. Çağrımıza cevap verdi. O zaman kendisine telefonda teşekkür etmiştim. Daha sonra Habertürk'te katıldığım programda Çağatay Bey'in sözlerine inandığım için, hemen ilgili makama sayın valilerimize talimat verdiğini her şeyin hızlı şekilde yapılacağını ifade etti. Ben de kendisine inandım. İnanmak zorundaydım, devletin kurumundaki bir insanın halkın yanında olduğunu görmek umut veriyor.
Hiçbir sorunla ilgilenmediler.
Komşularımız, akrabalarımız, ailemiz enkaz altında beklerken bir umutla sarılıyordunuz. Çünkü koordinasyon eksikliğinden dolayı bir muhattap bulamıyordunuz, muhattap bulunca umutlanıyorsunuz. Sorunlarla ilgileneceğini söyleyince mutlu oldu. Fakat hiçbir sorunla ilgilenmedi.
Ben de sabrettim. Bekledim, 1 gün, 2 gün, 1 hafta geçti. Sonra cenazelerim. 8 kişi, defnedeceğim defnedemiyorum. Kepçeye ihtiyacım var yarım saat içinde geleceğini söyledi. Akşam 6'dan gece 12'ye kadar 6 saat soğukta mezarlıkta bekledik, zifiri karanlık. Arabanın ışıklarıyla orayı aydınlatmaya çalışıyorduk, bir umutla bekledik kimse gelmedi.
Cenazeleri kendi imkanlarımızla defnettik.
Cenazelerimizi aldık tekrar enkaz yerine getirdik, orada sabaha kadar bekledik. Ertesi gün kendi imkanlarımızla defnettik. İnsanın gururuyla, onuruyla, umutlarıyla oynanınca insanın zoruna gidiyor arkadaşlar. Şunu bilmenizi istiyorum. Deprem bölgesindeki yaraları sarmak istiyoruz. Bizim tek amacımız bu. Hiç kimse şunu düşünmesin, kimseyle polemiğe girmeyeceğim. Bizim dilimiz çözüm odaklı. Kimseyle kavga etmeyiz. Biraz insanda vicdan olur. Farklı algıyla eski konuştuklarımı, yeni söylediklerimi, işte o zaman böyle konuştu, şimdi böyle konuşuyor. Tabii ki hakkımı helal etmiyorum. İletişim Başkanı yardımcısına ve yanındaki arkadaşa.
Ve beni tehdit eden arkadaşa söylüyorum. Mesaj atan. Anneme, zihinsel engelli kardeşime, aileme küfür eden o insana sesleniyorum. Benim annemin, babamın isminden, TC kimlik numaramı bularak Çağatay Bey'le WhatsApp yazışmalarımı bulacağını söyledi. Tamam, güzel. Madem ki öyle, o troll kardeşimize söylüyorum. Mesajları değil, sesli aramaları yayınla. Sesli aramaları yayınla. Mesajları da yayınla tabii ki, ama sesli aramaları da yayınla.
Biz kıyameti yaşadık.
Biz burada kıyamet yaşamış insanlarız, neyin muhasebesini yapıyorsunuz? Milyonlarca insan mağdur. Biz kıyameti yaşadık. Biz cehennemi yaşadık. Yüzyılın afetini yaşadık. Büyük bir travma yaşadık. Ailelerimizi, şehirlerimizi, ruhumuzu kaybettik. Kültürümüzü, anılarımızı kaybettik. Kimisi yetim kaldı. Kimisinin bacakları, kolları yok. Bari bugün biraz insanlık ya. Nasıl insanlarsınız. İnsanda biraz vicdan olur, merhamet olur şu günlerde. Farklı algı yaratarak bir şey elde edemezsiniz.
Habertürk'teki sözlerimi iyi dinleyin. Neden söylediğimi iyi algılayın. Biraz düşünün. Ben tekrar ediyorum. Milletimize, halkımıza, bu dayanışmayı, bu kenetlenmeyi sağladıkları için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum için mutlu ve gururluyum. O coğrafyanın çocuğu olduğum için gururluyum. Halkım için yapmam gereken ne varsa her zaman emrinizdeyim.
Dünyanın dört bir yanından bizlerle kalbi atan, acısını bizlerle paylaşan, yardım etmeye çalışan ama edemeyen, yardım eden, kim varsa Allah hepinizden razı olsun. Askerimizden, jandarmamızdan, polisimizden Allah razı olsun. Herkes çabaladı. Hepimiz gördük.
Biz sırtımızı kime dayayacağız?
Olayları başka noktalara çekmek hiçbirimize yaramaz. Deprem bölgesindeki olayları, gündemi değiştirmez. Bunlar gerçekler. Bakın bu insanlar, daha düne kadar onuruyla, gururuyla yaşayan, evinde sıcak yemeği pişen, küçücük bir yerde çalışan insanlar. Çadırda bile yaşanamaz pozisyondayken orada sabrediyorlar. Çünkü devletimize inanıyoruz. Biz sırtımızı kime dayayacağız?
“Bu insanların en iyi şekilde ödüllendirilmesi lazım. Çadırda yaşamaya razıyız, bekleriz. Ama bu kadar her şeylerini kaybetmiş insanlara bir nebze bile olsa umut olalım. Oraya gelmeden, oradaki durumu yaşamadan lütfen yorum yapmayalım. Ben kamuoyunu meşgul ettiğim için kusura bakmayın."