Almanya Dışişleri Bakanlığı, Türkiye hakkında bir rapor hazırladı. Basına yansıyan raporda yazılı ve görsel medyanın neredeyse “tamamen aynı çizgiye geldiği” ifadesi yer aldı.

Der Spiegel'in yayınladığı raporda toplantı ve gösteri hakkı, fikir beyan etme, basın özgürlüğü alanlarında “ciddi bir baskının” söz konusu olduğu, Türkiye’de yayın yapabilen yazılı ve görsel medyanın ise neredeyse “tamamen aynı çizgiye geldiği” ve adeta “senkronize” olduğu, çoğulculuğun ise artık “mevcut olmadığı” belirtildi.

Aynı rapora göre temel haklar noktasında büyük boyutlarda “ihlaller” söz konusu. Anayasadaki demokratik hakların “ağır darbe aldığı” ve artık sadece “yazılı” olarak mevcut olduğu belirtiliyor.

Euronews’te yer alan habere göre; 31 sayfalık rapor 24 Ağustos tarihini taşıyor ve içindeki veriler haziran ayına kadar olan döneme ilişkin değerlendirmeleri içeriyor.

Yargı iktidara bağlı

Türk yargısının ‘terör suçlaması’ konusunda “fazla hızlı ve rahat” hareket ettiğini belirtiyor. Türk güvenlik güçlerinin güneydoğu bölgesindeki uygulamalarına halk tarafından getirilen eleştirilerin dahi bu tür suçlamalarda kullanılabildiği belirtiliyor.

Türk yargısının büyük oranda “işlevsizleştirildiği ve politik olarak yönlendirildiği” de ifade edilerek iktidarın hoşuna gitmeyen kararlar alan hakimlerin ve savcıların bireysel olarak cezalandırıldığı, bazı diğer hakim ve savcıların ise hükümetin istediklerini yaparak durumu kendi kariyerleri için “fırsata çevirdikleri” anlatılıyor.

"Mülteci konusunda Türkiye, Avrupa Birliği (AB) için zor ama önemli bir ortak"

Uluslararası kıyaslamalarda Türkiye’nin mülteci ve göç politikalarının olumlu olmaya devam ettiği de eklenerek ülkenin dünyadaki en büyük mülteci kalabalıklarından birine ev sahipliği yaptığının altı çiziliyor. Türkiye’nin bu anlamda Avrupa Birliği (AB) için zor ama önemli bir ortak olmaya devam ettiği kaydediliyor.

Raporda ayrıca Türkiye’de bulunan mültecilerin çoğunun yasadışı şekilde çalışmaya devam ettiği ve bu nedenle de ortaya insan hakları ihlalleri çıktığı, güvenlik güçleri ve iş verenlerin durumu suistimal edebildikleri ekleniyor. Yine bununla birlikte yaşanan ihlallerin sistematik olduğuna dair yeterli bulgular olmadığı belirtiliyor.