Doğu Perinçek ile 'Öcalan konuşacak' iddiası, erken seçim gündemi ve yıllar önce Ertuğrul Kürkçü ile yaptığı tartışmayı konuştuk.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Türk devleti kısa zaman sonra Abdullah Öcalan'ı çıkartacak 'Silahları bırakın, biz yanlış yaptık' dedirtecek. Televizyonlara falan çıkartacak” sözlerine açıklık getirdi. Perinçek, bu söylemin bir duyum değil, tespit olduğunu söyledi. Doğu Perinçek’in açıklamaları üzerine, AKP Sözcüsü Ömer Çelik “Saçma sağan bir iddia. Öyle bir şey yok” dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım ise “Rol kapmanın derdinde olduğunu düşünüyorum” açıklamasını yaptı. Cumhur İttifakı’na ilişkin de konuşan Perinçek, fiili olarak ittifak içerisinde yer aldığını söyledi. Perinçek ittifak şartlarını da açıkladı.
Soru: Abdullah Öcalan ile ilgili bazı açıklamalarda bulundunuz. Bu açıklamanın bir kaynağı var mı?
Tabii ben terörle mücadelenin başarısı açısından bakıyorum olaya. Türk ordusu, PKK’yı eziyor. Bitirmeye doğru gidiyor. PKK’da bir çözülme var, dağılma var. Bunu hızlandırmamız lazım. Sayın Ayhan Bilgen’in yaptığı açıklamalar o bakımdan çok hayati önemde. Yani iki tane önemli noktaya temas etti. Birincisi Kandil’den ve İmralı’dan HDP’ye müdahaleler olduğunu belirtti. İkincisi de “Ters Türkiyelileşme siyaseti uyguladı HDP” dedi. Bunlar da o cephede çok önemli tartışmalar açıyor. Aynı zamanda dağılma ve çözülmeleri hızlandırıyor. PKK’ya destek olan güçlerde zaaf yaratıyor. Bunları tartışıp konuşurken Öcalan’ın açıklamalarının AK Parti tarafından yayınlandığını belirttiler Sayın Elazığ Milletvekili Gürsel Erol. Ben de bunun doğru olduğunu, Kandil’in bundan telaşa düştüğünü söyledim. Ve hatta önümüzdeki dönemde Öcalan çıkacak “silahları bırakın” gibi mesajlar verecek. Bu bir bilgiye dayanmıyor fakat bunun böyle olacağını size %100 söyleyeyim. Zaten Öcalan, Sayın Atilla Uğur ile olan sorgusunda açıkladı; “Ben enstrümanım beni kullanın” dedi. Karakterini, ruh halini de biliyoruz. Bu Türkiye için çok faydalı olacak, terör örgütüne karşı mücadelenin başarısını yakına getirecek. Bu bir devlet aklı, kullanılmaması mümkün değil. Siz güzel bir soru sordunuz. Benim bu konuda aldığım bir bilgi yok, bir şey öğrenmiş değilim. Ama ben devlet aklıyla baktığımda, Türk devletinin geleneklerini de biliyorum böyle bir şeyi değerlendirmemesi mümkün değil. Göreceksiniz önümüzdeki süreçte o çıkartılacaktır ve kamuoyuna silahları bırakın vs. gibi hitaplarda bulunacaktır PKK militanlarına.
Soru: Bir tarih var mı Doğu Bey?
Bakın bu bir tahmin ama zamanı yaklaşıyor. Neden? Bu iş bitmeye doğru gidiyor. Bunu hızlandıracak tavırlardır bunlar. Ayhan Bilgen’in tutumu da bana bu ilhamı verdi. Çünkü Sayın Ayhan Bilgen’in açıklaması da PKK’ın büyük bir iniş içinde olduğu ve bitişe doğru gittiğini gösteriyor. Güzel bir çıkış onu da alkışladım. Şimdi göreceksiniz, Abdullah Öcalan da silahları bırakın gibi çağrılar yapılacaktır.
Soru: Böyle bir çağrı yapıldıktan sonra Çözüm Süreci tarzı bir sürece mi girilecek?
Yok o olmaz. Eski 2010’daki Çözüm Süreci gibi tekrar oturalım masaya falan onlar büyük bir yanlıştı. Artık burada Türk devletinin tek taraflı otoritesiyle, silahlı gücüyle bu olay çözülüyor. Yeniden anlaşalım, masalara oturalım, müzakere edelim falan gibi ihtimaller sıfır. Böyle bir şey mümkün değil. Bu Türkiye’ye huzur getirecek, barış getirecek, bütünlük getirecek. Aynı zamanda eline Amerika silahı verilen bizim ülkemizin çocukları, ellerindeki Amerikan silahlarını atacaklar ve Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olacaklar. Bu Türkiye için çok hayırlı. O Amerikan silahı ile ülkeye ihanet konumunda olanlar açısından da çok hayırlı olacak.
Soru: Kılıçdaroğlu’nun erken seçim çağrısı var. Sizce böyle bir durum söz konusu mu?
Benim gördüğüm ihtimali yok. Erken seçim ne zaman olur? Yönetim, ülkeyi yönetemeyecek hale düşer veya yönetim daha üstün bir çoğunluk sağlamak ve otoritesini güçlendirmek için böyle bir yol seçer. Şimdi öyle bir durum yok. Bir erken seçimle AK Parti’nin otoritesinin güçlenmesi gibi bir durum yok. Öte yandan, ülkenin yönetilemez hale geldiği de doğru değil. Hükümetin önünde üç yıl gibi bir süre var. Erken seçime karar verecek olan da AK Parti hükümeti. Niçin üç sene erken seçime gitsin? Hele bir de Türkiye’nin ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğu; Doğu Akdeniz’de, Kafkaslar’da, Karadeniz’de, Kıbrıs üzerinden, Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusu batısında. Böyle bir durumda da erken seçime gitmek son derece yanlış olur. O bakımdan ben bir erken seçim ihtimali görmüyorum.
Soru: Şu an Türkiye’nin iyi yönetildiğini mi düşünüyorsunuz?
İyi yönetildiğini düşünmüyorum ama yönetiliyor. Yani bazı bakımlardan iyi yönetiliyor. Mesela Doğu Akdeniz’de Amerika-İsrail eksenli tehdide Türkiye dik duruyor. Kıbrıs konusunda kararlı adımlar atılıyor. İki devletli çözüm yani KKTC olacak ve tanınacak. Bu da doğru ve iyi bir yönetim. Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin bir petrol sözde Kürdistan ikinci İsrail devleti kurma girişimine karşı Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki; “orada öyle bir şey kuramazsınız, silahla da olsa gelir bozarım orayı”. Bu da iyi bir yönetim. Kafkaslar’da Azerbaycan’ın kurtuluş savaşına destek olunuyor. Peki zaaflar nerelerde? Suriye politikasında zaaflar var. Suriye şu anda Türkiye’nin doğal müttefiki yani Rusya, İran, Türkiye hem Soçi, hem Astana sürecinde beraberler. Suriye zaten bunun içinde. Ama Suriye konusunda Türkiye hükümet yöneticilerinden mantıklı olmayan açıklamalar çıkıyor. Kuzeyde yani Karadeniz’de de hükümetin yanlışları var. Kırım, Rusya toprağı orada Ukrayna’yı Rusya’ya karşı desteklemenin hiçbir mantığı yok. Çünkü sonuç itibariyle Türkiye hem Kafkaslar’da hem Doğu Akdeniz’de hem de Suriye’nin kuzeyinde ve Libya’da Rusya ile beraber olmak durumunda. Bu durumda kalkıp da Ukrayna’yı destekleyen, güya şehitleri için ayağa kalkan duruşlar yanlış ve hatalıdır.
Ekonomide de ağır gidiyor hükümet. Evet, o borçlanma ekonomisinden vazgeçti, “sürdürülemez” dedi Sayın Maliye Bakanı. Üretim ve istihdam odaklı bir ekonomi, kamu sürükleyici oldu diye ilan ettiler. Burada da ağır adımlarla gidiliyor. Halbuki süreç çok ciddi ve yakıcı. Onun için daha hızlı olunması ve kararlı olunması gerekiyor.
Dolayısıyla iyi yönetilen yönler var güvenlik ve dış politika alanında orada da bazı Suriye ve Ukrayna gibi zaaflar var. Ekonomide de yeni bir rota saptandı, doğru ama o konuda da kararlı ve daha atılgan adımlar olması gerekiyor.
Aday olacak mı?
Soru: Cumhurbaşkanlığına aday olacak mısınız?
Koşullara bakacağız ama Vatan Partisi hükümet olmak için mücadele eden bir parti ve artık cumhurbaşkanlığı seçimi ile hükümet olunuyor. Türkiye anayasası değişti. Eskiden Meclis’te çoğunluk alarak hükümet olunuyordu. Şimdi cumhurbaşkanı seçimini kazanarak hükümet olunuyor. Siyasi partinin amacı da hükümet olmaktır. Vatan Partisi’nin de programları Türkiye’nin bir bir gündemine geldi. Şimdi Vatan Partisi Türkiye’nin yükselen yıldızıdır. Önümüzdeki süreç de Vatan Partisi için kıymetli bir fırsat dönemidir. O yüzden Vatan Partisi önümüzdeki seçimde iddialı bir partidir. Ama nasıl olacak, bir ittifak içerisinde mi yoksa bir cumhurbaşkanı adayı etrafında mı toplanılacak yoksa Vatan Partisi kendi cumhurbaşkanı adayı ile mi seçime girecek bunu önümüzdeki yıllar belirleyecek.
Soru: Peki siz nasıl bir ittifak kabul ederdiniz? Şu anki siyasal partiler arasında.
Vatan ve üretim. Vatan için ittifak, üretim için ittifak. Yani vatanın bütünlüğü; terörü temizleme bu birinci madde. İkinci madde üretici baş tacı. Ekonomide her şey üretim için. Ekmek teknemizi koruyalım ve geliştirelim. Tasarruf yapalım, yatırım yapalım ve işsizliği ortadan kaldıralım. Üretim ve istihdam odaklı bir ekonomi inşa edelim. Ve aynı zamanda aydınlanma. Türkiye’de Ortaçağ ilişkilerinden ve kurumlarından kurtulmuş; özgür, aydın ve başı dik, Atatürk devrimini ortaya çıkaracağımız bir aydınlanma devrimi. Üç ayaklı yani; vatan, üretim, aydınlanma. Bu program temelinde ittifak yaparız.
AKP ve MHP ile ittifaka yeşil ışık
Soru: Şu anda herhangi parti var mı bu ittifaka dahil edebileceğiniz?
Tabii Atlantik’e karşı olan partilerle biz ittifak yapabiliriz. Şu anda Türkiye Amerika’nın denetiminden kopuyor ve Asya’ya açılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da BM’de gümbür gümbür açıkladı. Cumhurbaşkanı “Yeniden Asya gelişiyor. Dinamik politika uygulayacağız bu konuda” dedi. Dolayısıyla bu Amerika denetiminden kopan Türkiye cephesinde Vatan Partisi bugün. İlerde de o cephede Türkiye’yi yönetecek.
İttifak modelimiz Türkiye cephesi. Atlantik’ten kopan, Asya iklimine yerleşen, Asya ikliminde Atatürk devrimini tamamlayacak olan, ki onun da üç ayağı var; vatan, üretim, aydınlanma.
Şu anda Atlantik’ten kopuş sürecini götüren AK Parti artı MHP onunla beraber. Atlantik’e yine dönmeye çalışan bir Millet İttifakı var. Onlar da CHP, İYİ Parti, Babacan, Davutoğlu, Saadet Partisi ve HDP. Böyle bir ittifak söz konusu. Bizim HDP ile aynı ittifak içinde olmamız, ABD’nin projeleri içinde yer almamız mümkün değil. Çünkü kurultay kararlarımız, programımız buna kesinlikle izin vermez.
Soru: Cumhur İttifakından bahsedebilir miyiz Vatan Partisi için?
Tabii, Cumhur İttifakı içinde şu anda resmen değiliz ama Atlantik sisteminden kopan ve Asya’ya yerleşen süreçte bu bir Türkiye Cephe’sidir. Burada Vatan Partisi önemli rol oynuyor. Bu süreci hızlandıran, yönlendiren ve programlarını, siyasetlerini üreten partidir.
Soru: Akşener ve Davutoğlu sizin hükümete ortak olduğunuzu söylüyor fiili olarak. Şu anda Cumhur İttifakı içerisinde yer alıyor musunuz?
Fiili olarak doğru ama tam doğru değil. Oturup bir akit yapmış değiliz. İttifakın içinde yer almak için Vatan Parti’sinin oturup AK Parti ve MHP ile bir program temelinde birleşmesi ve imzalaması lazım. Böyle bir durum yok. Fiili bir durum var. Bir anlaşma yok şu an o yüzden Cumhur İttifakı’nın içindeyiz resmen dememiz doğru değil.
Soru: Peki anlaşma söz konusu olur mu?
Olur tabii.
Soru: Görüşme ya da görüşme talebiniz oldu mu?
Hayır öyle bir talebimiz şu ana kadar olmadı. Çünkü şu anda yakıcı, bunu gerektiren bir durum yok. Ama süreç AK Parti, MHP ve Vatan Partisi’nin aynı cephede buluştuğu bir süreç.
Soru: Vatan Partisi Cumhur İttifak'ında olmak istiyor mu?
İstiyoruz demeyelim, koşullara bakalım. Şu anda zaten aynı cephedeyiz. Önümüzdeki seçimler döneminde bunun adı konacak mıdır konmayacak mıdır göreceğiz. Ekonomi de çok önemli burada çünkü gittikçe öne çıkıyor.
Perinçek: HDP'den kopanlar Vatan Partisi'ne geliyor
Soru: Anket yaptırıyor musunuz?
Anket yaptırmıyoruz ama toplumla çok sıkı bağlarımız var. Özellikle Güneydoğu’da HDP’den kopan kitleler Vatan Partisi’ne yöneliyor. Diğer bölgelerde de Vatan Partisi’ne ciddi bir yöneliş var. Yapılan anketleri de biliyoruz. CHP’den çok ciddi kopuşlar var ve bunların büyük bir kısmının Vatan Partisi’ne geldiği anketlerde ortaya çıkıyor. Bizim kendi ilişkilerimiz şunu gösteriyor; Şu anda Türkiye’de yükselen yıldız Vatan Partisi. Zaten bu hep konuşuluyor. Çevrelerde de yükselişimiz konuşuluyor.
Soru: HDP'ye alternatif parti olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Evet. HDP seçmeninin alternatifi Vatan Partisi’dir. HDP seçmenini biz Vatan Partisi’ne kazanacağız ve kazanırız. O seçmen iyi bir seçmendir. Vatan bütünlüğü içinde yer alacak bir seçmendir. Onları kazanmak bizim görevimiz.
Soru: Seçilmiş bir belediye başkanı tutuklandı ve kayyum atandı. Kayyum atamasının doğru olduğunu düşünüyor musunuz?
Kayyum atamaları çok doğru. HDP Belediyeleri PKK'ya adam topluyor. Mehmetçiğe kurşun sıkacak adam topluyor. PKK'ya haraç topluyor. Ayhan Bilgen özelinde bir şey konuşmayayım. Ayhan Bilgen’in son açıklamaları Türkiye’nin vatan bütünlüğüne hizmet eden, teröre ağır darbe indiren açıklamalardır. Şüphesiz yargıçlar bunları değerlendireceklerdir. Yargının adalete uygun bir şekilde karar vereceğine eminim. Kişilere göre değerlendirme yapmıyorum, ama HDP'li belediyelerin PKK terör örgütüyle çalıştığını görüyoruz. Kamyonlarını veriyor, cenaze araçlarını bile veriyor. PKK için propaganda yapıyor. Buralara elbette kayyum atanır, bu kanunlara uygundur. Türkiye teröre karşı mücadele içerisinde. Mücadele sürerken, mahkemenin beş sene, sekiz sene bitmesini beklemek çok yanlış. Kanunlar da İçişleri Bakanlığı'na yetki veriyor. O yüzden kayyum atamaları çok yerinde.
Soru: Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerden önce, 'seçilsinler, kayyum atarız.' dedi, kayyum atandı. Siz de kumpasla cezaevine girdiniz. O dönemde de savcı ve hakimler terörle mücadeleyi gerekçe gösteriyordu. Seçmen de iradesinin gasp edildiğini düşünüyor. Seçmenin ne yapması gerekiyor?
Bölücü bir partiye oy veriyorsa, o seçmen yanlış yapıyordur. Biz halk dalkavukluğu yapamayız. PKK'yı destekleyen bir HDP var. Onun kolu bacağı olan bir HDP var. Bunu herkes biliyor. Bunu biz söylüyoruz, o yüzden bize geliyorlar zaten. Seçmeni alkışlamadığımız için, yanlış yaptıklarını söylediğimiz için; yanlış yaptıklarını görüp geliyorlar. Bu son derece tarihi ve önemli bir şey. O yüzden bölücü bir partiye oy verdi diye, o seçmeni onaylamak çok yanlış. Bölücü partinin kapatılması gerekir. Burada tabii Türk yargısının çok ciddi bir hatası var. Yargıtay Başsavcılığı çoktan HDP'ye kapatma davası açmalıydı. Anayasa Mahkemesi de tabii ki gereğini yapacaktır. Yargının hatasını, zaafını, siyasi partilerin ve hükümetin zaafını da tabii seçmene yıkmamak lazım. Seçmen de neye bakıyor? Bu Türk devleti müsaade ediyor, diyor. Devlet topluma, 'Kimse ülkeyi bölemez' mesajı vermeli. Teröre karşı mücadelede hiçbir mesaj bundan daha kıymetli olmaz. 'Ben bu partiyi, terörü destekleyen bu partiyi kapatıyorum. Türkiye'yi bölme ihtimali sıfırdır'. Türkiye'yi bölme ihtimali sıfır olursa seçmen de rahatlar, tereddütlerini yener. Türkiye bütünlüğü içinde seçimler gerçekleşir.
Soru: Türkiye'de herhangi bir kuruma sızmış tarikat, cemaat var mı sizce? Menzil'in Sağlık Bakanlığı'nda örgütlendiğini Barış Pehlivan da Barış Terkoğlu da ortaya koydu. Günlerdir de dillendiriliyor. Şu an bir tarikat ve cemaatin ciddi bir biçimde örgütlendiğini görüyor musunuz?
Toplumla devletin arasına tarikatların sızmasını önleyecek duvarlar çizilerek bu önlenemez. Tarikatlara bakışta şöyle bir yanlış bakış açısı var: Tarikatlar devlete sızmaz. Peki, tarikatlar toplumun içinde olsun mu? Çocuklarımızı tarikatlar, cemaatler, sözüm ona vakıflar büyütecek. Onlara ortaçağ ideolojisini aşılayacaklar. O tarikatların şeyhleri, dedeleri, müritleri olacak; sonra o tarikatlar toplumda oldukları halde devletin içine girmeyecekler. Bu çok büyük bir yanlış. Atatürk gibi yapmak lazım. Atatürk, 'Türkiye şeyhler, müritler, mensuplar, meczuplar ülkesi olamaz' dedi. 1925 yılı Kasım ayında Bakanlar Kurulu kararıyla tekke ve zaviyeler kapatıldı. Aralık ayında da kanunla mallarına el konuldu. Sonra Tevhid-i Tedrisat Kanunu'yla eğitimi devletin yapmasına karar verildi. Öyle tarikat yapacak, cemaat yapacak; yok öyle bir şey. Türkiye'de laik, vatansever, bilime dayalı eğitim yapılır. Onu da devlet yapar. Bu Tevhid-i Tedrisat Kanunu'yla güvence altındadır. Devlet, tarikatların toplum içerisinde örgütlenmesine, çocuklarımızı eğitmesine izin vermemiş oluyor böylece. Bu çizgi tarikatları toplum içinde bitiriyor. Devlet tarikatları toplum içinde bitirirse, onlar devlete giremez. Toplumda tarikatlar fink atacak, çocuklarımızı onlar eğitecek. Sonra da bir takım duvarlar çekerek onları askeriyeye, mülkiyeye girmesini önleyeceğiz. Bu çok yanlış. O yüzden 'Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz.' ilkesini toplum ve devlet açısından uygulayacağız. Özgür yurttaş yetiştireceğiz. Tarikat müridiyle siz demokrasi kuramazsınız. Tarikatın, şeyhin müridi olacak sonra o sandığa oy atacak; siz onunla demokrasi uygulayacaksınız.
Perinçek: Tarikatların temizlenmesi lazım
Soru: Tarikat üyeleri memur bile olamaz mı diyorsunuz?
Bunun üzerine kılıçla gidelim demiyorum. Ancak, bir aydınlanma devrimiyle, cumhuriyet ideolojisini topluma aşılayarak ve tarikatlara da örgütlenme ve eğitim imkanı tanımayarak bu uygulanabilir. Türkiye'nin çok köklü bir aydınlanma devrimine ihtiyacı var. Tarikat ve cemaatlerin temizlenmesi gerekir. Anayasamızdaki devrim kanunları da bunu emrediyor. Tekke ve zaviyeleri kapatan kanun, Tevhid-i Tedrisat Kanunu devrim kanunu. Bu kanunların aleyhinde Anayasa Mahkemesi'nde bile dava açamazsınız. Devrim kanunlarını, Anayasa kanunların üstünde bir yere koyuyor. 'Devrim kanunlarına dokunamazsınız' diyor. Devrim kanunlarının uygulanması bu meseleyi kökünden çözer. Bunları uygulamazsanız, Sağlık Bakanlığı'na Menzilciler geldi, öbür tarafa başkaları geldi, bunlarla uğraşırız.
Ben şu bakanlıkta vardır, diye aramayı da köklü çözüme katkı sağlayacağını düşünmüyorum. FETÖ'nün arkasında Amerika vardı. Bunların da arkasına Amerika gelirse ciddi tehlikeler oluşur. O yüzden bunun çaresi, bunları devlet içinde de, toplum içinde de bitirmek, diyorum. Ama keserek, öldürerek, vurarak, kırarak değil de; kafaları temizleyerek yapmak gerekir.
Bakanların da tarikat liderleriyle görüntüleri çıkmıştı. Tarikat liderlerinin cenazesine giden bakanlar olmuştu. Şu an hükümette olan bakanların böyle ilişkiler içerisinde olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye'nin yönetiminde tarikat mensuplarının olması Türkiye için çok ciddi bir zaaf. Ama insanlar şunun, bunun cenazesine gider, işi oraya indirmemek lazım. Tarikat bağlantılı yöneticiler maalesef var. Hiç unutmuyorum, 2003 yılında bir basın toplantısı yapmıştım. O dönemki Bakanlar Kurulu'nda görev yapan bakanların hangi tarikatlara üye olduğunu tek tek ilan ettim. Hiç kimseden bir tekzip gelmedi. Şu an da vardır elbette. Ama meseleyi böyle tek tek ele almak, köklü bir çözüm getirmeyecektir. Bu adam tarikat mensubu, bu adam cemaat mensubu diyerek bu meselenin çözüleceğini sanmıyorum. O toplantı da Türkiye'nin geldiği yeri anlatan bir mücadeleydi. Şimdi de bakın köklü çözümü söylüyorum: Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz; ilkesiyle toplumdan tarikatların örgütlenmesini engelleyecek bir devlet kararı alınmasıdır.
Soru: Uşşaki tarikatında bir çocuğun istismara uğradığı ortaya çıktı. Sonrasındaki süreç de pek şeffaf değildi. Bir bakan Uşşaki tarikatına mensup olsa mesela, bu tip durumlarda bir sıkıntı yaratmaz mı?
Elbette yaratır. Ancak şunu da görelim: Beyoğlu'nun arka duvarlarında küçük çocuklara tecavüz ediliyor. Yalnızca tarikatlarda olanlar değil. Türkiye'de sokağa düşen çok sayıda çocuk var. Onların duvar diplerinde şiddet ve tecavüze maruz kaldıklarını ilgili dernekler ortaya koyuyor. Onu himaye eden bir takım batı uzantısı kuruluşlar da var.
"İftihar ediyorum"
Soru: Gençler sizi daha çok yıllar önce katıldığınız 32. Gün programından tanıyor. Siz o program hakkında ne düşünüyorsunuz?
Siyasette nezaket çok önemlidir. Kullanılan sözler hakkında bir değerlendirme yapılabilir. Ama oradaki tavrım, duruşum söylediğim söz değildir; sövmek değildir. Duruşum Irak'ın kuzeyinde bir Kürdistan kurulmasına tavır alıyorum. Amerika'nın bir Kürdistan projesi uygulamasına tavır alıyorum. Ertuğrul Kürkçü de rahmetli Bülent Uluer de orada Kürdistan kurulmasını savunuyor. Benim duruşum ülkeyi seven, anti emperyalist bir duruş. Onlarınki de emperyalizme hizmet eden bir duruş. O yüzden iftihar ediyorum.