Prof. Dr. Alpay Azap, aşılanmanın maske zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağını ve çift maske kullanımının tek maskeye göre koruyucu olmadığını söyledi. Azap, "Aşılanmak maske zorunluluğunu ortadan kaldırmayacak" dedi.
üm dünyada aşı üretim kapasitesinin sınırlı ve aşı talebinin yüksek olduğunu belirten Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, aşılanmanın maske zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağını ve çift maske kullanımının tek maskeye göre koruyucu olmadığını dile getirdi.
açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Alpay Azap, koronavirüs aşı çeşitliliğini ve aşılama sonrası maske kullanımı hakkında konuştu.
“AŞILAR YÜZDE 90 ORANINDA KORUYUCULUK SAĞLIYOR”
Aşı insanları kesin olarak Covid-19’dan koruyacak mı?
Bugüne kadar klinik deneylerin son aşamasına gelmiş ve ara raporları yayımlanmış mRNA aşıları, taşıyıcı virüs kullanan aşılar ve ölü (inaktive) virüs aşıları yüzde 90 civarında koruyuculuk sağlıyorlar. Bu koruyuculuğun kaç ay süreceği belli olmadığı gibi klinik çalışmalara alınan gönüllülerin çok büyük bir kesimi hastalığı olmayan genç kişiler olduğu için hastalığı ağır geçirme riski yüksek olan, ileri yaştakiler ve altta yatan hastalığı bulunanlarda koruyuculuğun ne kadar olduğu henüz belli değil. Ancak aşının koruyuculuğunun farklı boyutları var: Hastalanmaktan koruma, ağır hastalıktan koruma, ölümden koruma. Bahsedilen yüzde 90 koruyuculuk hastalıktan koruma. Oysa ağır hastalıktan koruma bundan daha yüksek olacaktır. Ölümden koruma daha da yüksek… Bizim için de önemli olan zaten ağır hastalık ve ölümden koruma oranının çok yüksek olması. Şimdiden kullanıma girecek aşıların ağır hastalık ve ölümden çok yüksek oranda koruyacağını söyleyebiliriz.
Sizce ülkemizde aşı zorunluluğu olmalı mı?
Bir aşıyı tüm topluma zorunlu hale getirmek için o aşının güvenlik, etkililik ve kalite verilerinin çok iyi biliniyor olması gerekir. Covid-19 aşıları için büyük oranda güvenli ve etkili diyebiliyoruz ancak henüz çok nadir görülen ciddi yan etkileri olup olmadığı belli değil. Bu nedenle tıpta hep yaptığımız gibi fayda/olası zarar karşılaştırması yapıp olası zararın düşük, faydanın yüksek olduğu gruplarla başlamak gerekir. Daha açık ifade ile hastalığın riskli olduğu grupları aşılamakla işe başlamalıyız. Hem yeterli aşı gelene kadar öncelikli grupları korumuş ve ölümleri azaltmış oluruz hem de bu riskli gruplar üzerinden aşıların etkililik ve güvenlik sonuçlarını görme şansı buluruz.
“Adalet duygusunu zedelemeden aşı yapılması gerekli”
Belli grupların önceliği olacak. Peki diğer gruplara aşı yetecek mi?
Tüm dünyada aşı üretim kapasitesi sınırlı ve buna karşın aşı talebi yüksek. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Mayıs 2021 itibariyle dünya nüfusunun ancak yüzde 11’inin, Aralık 2021 itibariyle ise yüzde 40’ının aşıya ulaşabileceğini hesaplıyor. Bu nedenle herkese değil belki ama öncelik gruplarında olan herkese yetecek aşıyı ilk etapta sağlamak çok önemli. Sonra aşı temin edildikçe giderek daha az riskli gruplara belli bir sıra ile ve adalet duygusunu zedelemeden aşı yapılması gerekli. Bunu sağlamak için DSÖ bilimsel kriterlere göre bir risk sıralaması yaptı ve ülkelere bu sıraya göre aşılamayı öneriyor.
Aşı olmayan insanlar ne kadar süre daha maske takacak?
Aşı olmayanlar ve hatta aşı olanlar da dahil olmak üzere hepimiz hastalık pandemik olmaktan çıkıp, tıpkı mevsimsel grip gibi endemik bir solunum hastalığına dönüşene kadar maske takmaya devam edeceğiz. Aşılanmak maske zorunluluğunu ortadan kaldırmayacak. Çünkü aşılar hastalıktan yüzde 100 koruyucu değil ve hastalıktan koruduğu kişilerin tamamında da virüsün çoğalmasını engellemiyor. Yani aşılanan kişilerin önemli bir kısmında hastalık gelişmeden virüs solunum yollarında çoğalabiliyor.
“Toplumun büyük kısmının bir yılda aşılanması imkansız”
Genel anlamda aşılama başladıktan ne kadar süre sonra maske hayatımızdan çıkabilir?
Maskeden hepimiz bunaldık ama gerçekten hastalığın yayılmasını önleyen 5 yöntemden biri (diğerleri: mesafe, el temizliği, havalandırma, temas süresini kısa tutma) ve en etkilisi. Maskenin hayatımızdan çıkması için toplumun yüzde 65-70’inin bağışık olması gerekiyor. Aşı yüzde 100 korumadığı ve aşılananlar da virüs taşıyabildiği için neredeyse yüzde 80-90’lık bir toplum kesiminin aşılanması gerekir ki bu da ilk bir yılda imkansız. Üstelik virüsün mutasyon geçirdiği düşünülürse farklılaşan virüslere etkili yeni aşılar geliştirilip tıpkı grip aşısı gibi her sene veya birkaç yılda bir düzenli olarak tekrarlanması gerekecek. Benim kanaatim maskenin hayatımızdan çıkması ve kısıtlamaların tamamen kalkması için etkili ilaçların geliştirilmesini bekleyeceğiz. Bu ilaçlarla ilgili çalışmalar da hızla yürüyor. 2022 başlarında etkili tedavi ajanlarına kavuşmuş olacağımızı umuyorum.
"Çift maskenin tek maskeden daha koruyucu olduğu kesinlikle söylenemez"
Şu an vaka sayılarının artmasıyla insanlar çift maske kullanımına geçti. Çift maskenin tek maskeye göre koruyuculuğu daha mı yüksek?
Hayır, çift maskenin kaliteli (3 katlı ve orta tabakası geçirgen olmayan) olmak kaydıyla tek maskeden daha koruyucu olduğu kesinlikle söylenemez. Kaliteli tek maske yeterli. Ayrıca iki maske takıldığında maskelerin kayması nedeniyle sürekli düzeltme ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu da elimizi yüzümüze daha çok götürmemize neden olacağından enfeksiyonu ellerimizle gözümüze ağız ve burnumuza değerek taşımamıza yol açabilir.